Yaşam

Huzurlu bir akşamın gelişini hissederken, basbayağı ve sıradan bir günü geride bırakıyorum.
Ayrıca çoğunun düşündüğünün aksine huzur yaşamın elinden zamanı çalmıyor.


by-alh
Burcin M.GENC
ICQ # 32503676
bmgenc@gmail.com
Istanbul/TURKEY
 

Başlık Gerekli ama nafile ….

Kadim ve eski bir dostu dinlediğime ne kadar pişmanım şimdi.
 
Uykularımı kaçıran hayallerimden ne kadar uzaklaşsam da bir türlü üstüne düş kuramadım. Öylesine yaşanan bir yaşamın parçası olmamak adına, geride onca tatlı anı bırakmış bir o kadar da anılacak insan yine de bir şeyler eksik hala. Bugün dünden çok da farklı değildi. Bir iki güzel şey haricinde. Malum şimdi adını buraya yazamıyor olsamda biri içimde çok özel bir yerlerde kıpırdanmalara sebep oldu.
 
Nedense günümü değişik zaman birimlerine ayırsam buraya on farklı karakterde ve düşüncede yazı yazabilirim. Gün içerisinde bu kadar çok değişikliğe uğramak pek hoş değil. Yıllar önce bir kız arkadaşım bana bunu söylediğinde saçmalama olurmu öyle şey demiştim ama evet oluyormuş. Belki genelde insanlar böyle hissediyordur. Uykusu alınmış ve karnı tok bir sabaha daha bir anlamlı bakmak boşuna değil. Uyandığın güneşin altında ısınmak eğer o yoksa ısrarcı bir yağmurlu havada yürümek bile neşe veriyor insana. Diğer türlüsü ise tam bir kabusa dönüşebiliyor.
 
Galiba yakında zamanda buraya bir şeyler yazmamış olmak beni rahatsız etti. Alışkanlıklarımdan uzaklaşmış olmak kötü biraz. Sırf bu yüzden birilerinin girip benim yaşamıma ilişkin özel şeyleri çözümlüyormuş hissine kapılmam beni ürkütüyor. Açık olmak dürüst olmaktır ve beraberinde ister istemez samimiyeti getirir.
 
Asına buraya yazacağım çok şey var. Sanırım yarın yazağım. Ama bunlar bir Amerikalı yada avrupalının yaşamındaki şeyler olmayacaktır. Yada Türkiye de yaşayan mutlu azınlığın resmi hiç olmayacaktır. Dün bir arkadaşımın msn deki kişisel açıklama bölümde gördüğüm biz gençtik, biz özgürdük yazısı kafamı karıştırdı. Gerçekten ülkemdeki tüm insanlar iç dünyalarında bir daralma yada küçülmemi yaşıyor. Sağlam arkadaşlıkların sadece doğum günleri kutlamaları için kuruluyor olması mı bizi bu hala getirdi. Halbuki hepimiz bizden önceki kuşakların olmadığı kadar özgürüz. Ama bu özgürlüğü kavrayabilecek bilince sahip değiliz. Tabi siyaseti bütün bunların dışında tutuyorum. Bize yapılan dayatmalarla ancak bu kadar. DAYATMA kelimesi bir anda partizanca bir kimlik kazandı o apayrı bir konu tabi.
 
Biz hala genciz ve eskisinde daha da özgürüz. Ama açık değiliz. Çünkü eski kuşaklarda olup ta bizde olmayan tek şey cesaret. Çünkü bizden öncekiler korkusuzdu. Bundan eminim. Bense ortalarda bir yerlerde kaldım sanırım. Hem benden öncekiler kadar korkusuz, benden sonraki kuşaklar kadar korku doluyum. 
 
Ben hala o ırmaklarda yüzen, dağlarda mantar toplayan, yazın ırmaklarda yüzmek için anne zoru ile zemini ahşap olan ve çivileri insanın bacaklarına batan salonun yerlerini silen, bakkalda aldığı leblebi tozunu çok kıymetli bilerek tadını sonuna kadar çıkarmaya çalışan, ramazan ayında arkadaşlarıyla top oynadıktan sonra "su içmek orucu bozmaz" diyen arkdaşının galeyanına gelerek bütün oruçlarını bozan, yağmurlu günlerde, çarşamda günleri kurulacak pazarda Bartın’ dan gelen sülükçüye satmak için sülük toplayan, bütün sınıflarını geçmesine rağmen söz verilen hiç bir hediyeyi almamış olsada ağlamayan, ilk Adidas spor ayakkabasını ikinci el olarak teyzesinin çocuğu yani kuzeninden alarak giyen ve yaşamının daha sonrasında türlü acı ve sevinci bir arada yaşayacak ama bunlardan habersiz bütün bir gün güneşin altında belki de hiç kıpırdamadan balık tutan o sevimli çocuğu çok özlüyorum. Tabi bu sevimli çocuk ben olduğum içinde çok mutluyum. ama bu kadar detay içerisinde yağlı tostu unutmamak gerekir. İçinde hiç bir şey omamasına rağman dışı yağlanıp ve tuzlanarak servis edilen tostun kokusu şu an bile hala burnuma geliyor. Nafile Burçin, ekmeğin içine çok şey koydun ama o eski tadı yakalaman nafile.