“Dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz!”

Delikanlı heyecanla ayağa kalkarak dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz dedi!
Sordum Yozgat’ın köyündenmiş. Dedenin mezar taşı var mı dedim, yok dedi.
Bak delikanlı dedim, senin köylü dedene mezar taşı dikmek Osmanlı’da kimsenin aklına gelmez idi. O hat işi mezar taşları Saray,

Prof. Dr. Halil İNALCIK

1-…Saray çevresi, devşirme paşalar yada mollalar içindir. Anadolu köylüsünün çoğunun bırakın mezar taşı, mezar yeri dahi bilinmezdi. Kim bilir hangi cephede, hangi siperde can verip kefensiz defnedilirlerdi. İmparatorluğun askeri yükünü çekerdi onlar! Prof. Dr. Halil İNALCIK

2-Osmanlı, Yemen’de bir kale zapt etti (1538). Osmanlı’ya SARIKLI KAFİR diyen yerel ZEYDİ AŞİRETLERİ Osmanlı’yı hiç kabul etmedi. 1900’de çıkan bir Osmanlı dergisinin YEMEN AHVALİ başlıklı yazısında der ki; Yemen’de her sene en az 4 bin askerimiz ölüyor..!

3-Merhametsiz Padişahlar askeri 10 sene bekletiyorlar Hicaz’da!

Genciken kocadım yitirdim yârimi!

Soyha Yemen yiğit koymadı bizde!

Nolur karlı dağlar nolur asker yarim gelse yaralarım ey olur.

Hiç mi insafın yok Sultan Aziz, 10 seneyi bir sene saysana!

4-Türk dedesini, ninesini insandan saymayan Osmanlı’dan değil de, Kendisine okuma yazma öğreten, hatta kendisini adam yerine koyan Cumhuriyete düşman edildiler! İlk olarak Tanzimat Aydınları Osmanlıcayı kaldıralım alfabe milleti cahil kaldı demişlerdi!

5-Cumhuriyet Türkün Rönesans’ıdır. İşte ispatı. “Bu grafiği anlamayana davul zurna çalsan azdır artık..” 1 dakikanızı ayırın lütfen.

6-O GÜNLERİ/DÜNÜ HATIRLATALIM YİNE! 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı. Milli mücadeleye karşıtlığıyla ünlü Ali Kemal’in linç edildiğini öğrenen Vahdettin, aynı akıbete uğramamak için İngiltere’ye sığınıp yurdu terk etti. Gerekçesi İstanbul’da can güvenliğinin olmaması idi.

7-24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile düşman devletler yeni Türkiye’nin varlığını resmen kabul etmiş oluyorlardı. Cumhuriyetin ilanı için ciddi bir engel kalmamıştı.

8-29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. 30 Ekim’de Atatürk, İsmet Paşa’ya bir mektup yazdı. Mektupta yazılanlar Osmanlı’dan nasıl bir enkaz devralındığının, yapılacak işlerin ne kadar büyük ve zorlu olduğunun anlaşılması açısından oldukça önemliydi. Şöyle diyordu Atatürk:

9-“Paşam, Cumhuriyet’in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü cephe komutanı ve Lozan başdelegesi olarak elbette biliyorsun.

10- Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. (Büyük devletler, Osmanlı’nın enkazının üzerine kurulan fakir Türkiye’nin uzun süre yaşamayacağını düşünüyorlardı)

11-Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz.

12-Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.

13-Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet’le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.

14-Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.

15-Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı %60’ı geçiyor.

16-Bebek ölümü demişken, Vahdettin Anadolu’da bebek ölümlerinin fazla olmasına karşı çareyi daha fazla çocuk yapmakta bulmuştu. Her yılın 1 Mayıs’ı düğün günü ilan edildi. Halktan çok çocuk yapmaları istendi. Anadolu, İstanbul’un umurunda bile değildi.

1 Mayıs 1920’nin gazete manşetleri: Vahdettin: “1 Mayıs’ı düğün günü ilan ettim. Evlenenlere kolaylık sağlanacaktır”
1 Mayıs 1920 The Mail gazetesi manşeti “Mustafa Kemal: “İngiltere’yi cezalandıracağım. Kimle karşı karşıya olduklarını bilmiyorlar!”

17-Mektuba şöyle devam ediyor Atatürk: Nüfusun % 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok.

18-Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.

19-Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.

20-Oysa Cumhuriyet’in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.

21-Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

22-Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet’e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.

23-Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.

24- Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!” İŞTE OSMANLI’DAN KALAN MİRAS TAM OLARAK BU ŞEKİLDEYDİ.

25-Uzatmayayım; Cumhuriyet’in ilanın edilişinin üzerinden yalnızca iki yıl geçmişti ki, Atatürk Kayseri’de ilk uçak fabrikasını kurdu. (1925)

25-1930’lu yıllarda yolcu uçakları seferleri yapılabiliyordu. Atatürk, radikal bir karar alarak yolcu uçağı bileti fiyatlarını tren bileti fiyatları seviyesine düşürdü. İşte Belgesi:

26-1934’te kendi fabrikalarımızda üretilen uçakları dost ülkelere hediye edecek seviyeye gelmiştik. Atatürk, bu dönemde İran Şahı’na uçak hediye etmişti. İşte Belgesi: (belgeler Ümit Doğan arşivinden alınmıştır)

27-1951’de, Atatürk’ün kurduğu fabrikalarda üretilen uçaklarımızı ihraç edebilecek seviyeye gelmiştik.

Uçak ihraç ediyorduk. İşte Belgesi:

28-Atatürk Türk kadınlarına 5 Aralık 1934’te seçme ve seçilme hakkı tanıdı ve her alanda önünü açtı, bu Türk kültürüydü.

Fransa ve İtalya kadınlara 1946’da, İsviçre ise 1971’de aynı hakkı kadınlara tanımıştır.

İşte Fransız kadınları 1935 yılında halklarını ararken görüyorsunuz.

29-“Zihniyet olarak 85 yıl geriye gidebilsek, 85 yıl ileriye gideriz..!” Haydarpaşa Garı-1936

Atatürk’ün dediği gibi Cumhuriyet fazilettir, Türk milletinin karakterine en uygun yönetim biçimidir. Ruhu Şad olsun, tüm silah arkadaşlarını saygıyla selamlıyorum.

Kaynaklar;

Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı)

Ümit Doğan

Yorum bırakın